Zihinlerimiz Mavi Ekran’a Hazır mı?
- Yunus Arslan
- 22 Nis
- 2 dakikada okunur

Artık kâğıt ve kalemle işimiz yok; her şey dijital. Hiçbir bilgiyi hafızamızda tutmamıza gerek yok, her şey elimizin altında. Peki, bu bir gerçek mi yoksa yanılsama mı?
Birkaç hafta önce telefonum aniden çöktü. Firmaya gittiğimde görevli, paketinden yeni çıkardığı aynı modeli bana vererek şanslı günümde olduğumu söyledi. Ancak ben hiç de şanslı değildim; bulut sistemine yüklemediğim bilgiler silindi. Haliyle neden bir bulut sistemine yüklemediğim sorulabilir. Ben de bulut sistemine bilgilerimi yüklemek için neden para vermek zorunda olduğumu sorabilirim. Belirli bir hafızası olan bir telefona sahibim ve bilgileri fazladan para vermeden burada depolamak istiyorum. Asıl sormak istediğim şu: Bulut sistemleri yeteri kadar güvenilir mi?
Geçtiğimiz yıl Adobe Acrobat'ın PDF'in 30. yılı için hazırladığı bir reklam filmi paylaşıldı. Reklam, evrak dolaplarına, faks makinesine, kâğıt ve kaleme ihtiyaç kalmadığını bir komedyen ile anlattı. Böylece eskinin yükünden kurtulup dijital dünyanın sağladığı hafiflemeyle mutlu oluyoruz. Adobe üzerine düşeni yaptı ve tüm evrakları dijital hale getirdi. Evet, fiziksel evrak dolaplarına ihtiyaç yok, ama bu dijital evraklar için yine dijital bir dolaba ihtiyaç var.
Yine geçen yıl yazılım sistemleri çöktü. Havalimanı sistemleri, ödeme sistemleri, bulut sistemleri ve daha fazlasında görülen sorunlarla dünya kısa devre yaptı. Microsoft’un görmekten hoşlanmadığımız Mavi Ekran’ı ile hepimiz mutsuz olduk. Ancak ilginçtir ki bulut sistemlerine güvenimiz pek de sarsılmış gibi görünmüyor. Ne de olsa büyük bir kolaylık.

Dijital dünyanın bize sunduğu birçok kolaylık var, hakkını verelim. Ancak elimizden aldıkları?
Son yıllarda bir şeye odaklanmakta hepimiz zorlanıyoruz. Eskisi kadar kitap okumayı geçtim, uzun tweetleri bile okumak istemiyoruz. Yorumlarda birinin özetlediğini düşünerek hızlıca yorumlara geçiyoruz. Biri bizim için okusun ve özetlesin. Tabii, yapay zekayı da es geçmeyelim; o da aynı işlevi yapıyor.
Artık çok daha hızlı bir dünyada yaşıyoruz; neden bu hız yavaşlasın? Her şey daha da hızlansın. İşte bu hızın getirdiği en büyük sorun da dikkat sürelerimizin azalması. Geçtiğimiz yıl başında yayımlanan Çalınan Dikkat kitabı ciddi bir ses getirdi. Odaklanmanın hepimiz için gerçekten büyük bir sorun olduğunu gördük. Bilgileri hafızamızda veya elle tutulur notlarda tutmuyoruz. Eskiden birçok telefon numarasını ezberleyen zihnimiz, artık kendi numaramızı ezberlemekte bile zorlanıyor. Bildiklerimiz zihnimizde depolanırken, artık X, Instagram veya kaydetme listelerine kaydettiğimiz bilgileri nerede depoladığımızı hatırlıyoruz.
O halde soralım, zihinlerimiz Mavi Ekran’a hazır mı?
Bir sonraki bireysel ve küresel kesintiye yakalandığımızda zihnimize ne kadar güvenebiliriz? İş süreçlerimizi aksamadan yürütecek bilgilere raftan ulaşabilir miyiz?